Buchenwald Cadısı Ilse Koch
Buchenwald Cadısı Ilse Koch
Ilse Koch ( 1906-1967)
Bazı zamanlar olur, hava birden kararır, pus her tarafı sarar, önünüzü görmekte zorlanırsınız. Göz gözü görmez, insanlar birçok duygusunu yitirir, akıl melekesini ve vicdanını kaybeder. Ummadığınız insanların içinden bir canavar çıkar ve her şeye saldırır. Gerçekleri olduğundan farklı algılar, yalan söyler, söylediklerine inanır ve yalanlarına inanmayanlara eziyet eder. Hatta bunu kendisine görev addeder.
Ilse Koch, Bir işçi kızı olarak doğdu, normal bir insan gibiydi. Okul yıllarında sakin ve terbiyeli bir kız olarak tanınırdı. Erkeklere aşrı bir ilgisi vardı. Okulu on beş yaşında bırakıp bir fabrikada çalışmaya başladı. Bu dönemler Almanya ciddi bir ekonomik buhran içindeydi. Birinci Dünya Savaşı’nın İnsanlar üzerindeki etkisi yıkıcı olmuş ve her krizde, olağanüstü hallerde, olduğu gibi bu zamanda da her türlü aşırılığın yükselmesi için müsait bir zamandı. Bir cazibe merkezi Almanya’yı eski ihtişamına döndüreceğini belirten, Nazi Partisi ortaya çıkıyordu. Bir krizin hemen arkasından geliyor ve umut veriyordu. Halkın teveccühü oluşmaya başlamıştı Nazi Partisi’ne. Vaatler güzeldi. Oysa bir karanlık çöküyordu Almanya’nın üstüne. Almanlar bunu çok geç fark edeceklerdi ve fark ettiklerinde de iş işten geçmiş olacaktı.
……
Koch, Nazi subaylarıyla iletişime girerek partide sekreter olarak çalışmaya başladı. Kısa sürede göze girmiş ve Gestapo’nunu başı hem de Hitler’in baş cellatlarından olan Heinrich Himmler’in başyardımcısı ile evlendi. Kocası albay ama toplama kamplarında terör estiren bir sadistti.
Kocasıyla Birlikte Canavarlık Başlıyor…
Nazi Almanya’sında sokaklarda terör estiren SS (Schutstaffel, Koruma Takımı), her geçen gün daha da vahşileşiyor ve akla hayale gelmeyen yöntemlerle insanlara işkence ediyordu. 1937’de kurulan ve en dehşet verici olan Auschwitz kampı için yardımcı istasyon kampı olacak olana Buchenwald kampının başına Koch’un eşi getirildi. Kampın amacı ölümdü, öldürmekti. Zayıflar öldürülüyor, sağlıklı olanlar ise ölesiye çalıştırılıyordu. Bu kapın gaz odası yoktu zaten gerek de yoktu ölesiye çalışan esirlerin yaşama süresi ortalama üç aydı. Esirler yetersiz beslenme, aşırı çalışma, işkence ve infazlar sebebiyle hayatlarını kaybediyorlardı. Bu kampın dehşetli bir yüzü daha vardı ki o da; sınırsız tıbbi araştırmalardı. Bu araştırmalarda; anestezi kullanılmadan yapılan sterilizasyonlar, yeni ilaç denemeleri için aşılar, insanların acı, sıcaklık ve soğuğa dayanıklılığını ölçen garip deneyler, esirlere bulaştırılan hastalıklar….Bunların hepsi aryan ırkının korunması için yapılıyordu.
Nazi Partisi tarafından ‘en az iki çocuk ‘ beklentisi vardı, taraftarlarından. Koch, bu beklentiyi yerine getirdikten sonra işe başlayabilirdi. İşi ise insanlara eziyet etmek, işkence etmek hatta öldürmekti. Kampta kırbaçla gezer, görüntüsünü beğenmediği esirleri kırbaçlardı. Köpeğini hamile kadınlara saldırtır ve keyifle seyrederdi. Bir gün kampta askerlerin esirlere ateş ettiğini görünce kendisi de silah alıp yirmi dört kişiyi öldürdü. Evini kafa taslarıyla süslüyordu. Yazılamayacak iğrençliklere imza atıyordu.
Filmin Sonu
Gel zaman git zaman işle değişmeye başladı iktidarları sonsuza kadar sürmyeyecekti tabi. Kocası hırsızlık ve haraç toplamaktan suçlu bulundu. Her diktatör özentisi gibi Koch’un kocası da bir hırsızdı. Adam öldürmek, işkence etmek, insanların hürriyetini gasp etmek sorun değildi ama ‘efendilerinden izinsiz hırsızlık yapmak’ büyük bir suçtu. Yakalanıp idam edildi. Koch’un saltanatı artık sarsılmaya başlamıştı. Artık arkasını dayayacağı kocası yoktu zorbaların gücü kaybolunca yapacakları şeyi yaptı, kaçıp saklandı ama yakalandı. Savcı onu 50 bin insanın ölümünden sorum tutu ve idama mahkûm etti. Cezası ömür boyu hapse dönüştürüldü. Hapiste deli numarası yaptı. ‘Bana verilen emirleri uyguladım, ben suçsuzum’ dedi, partinin üst yetkililerini suçladı, ama nafile. Bütün diktatörlükte hep aynı işliyor galiba işler. Bir diktatör ölüm emri veriyor, yaşam hakkı tanımıyor, insanların hürriyetlerine kastediyor ve onun yalakaları, kemik yalayıcıları, kraldan daha fazla kralcı kesilip, işkencelere başlıyorlar. İşler sarpa sarınca, zalimlerin sonu gözükünce, ‘’ ben sadece emirleri uyguladım’’ diyorlar. Pişmanlık ifade eden cümleler dökülmedi ağzından veya üzgün olduğunu belirten. Onun hikâyesi kötülüğü kutsayan insanların hikâyesidir aslında. Kontrolsüz gücün güç olmaktan çıkışının, dramatik ve bir o kadar da öğretici hikayesi….
Dün insanlara yüksek bir tepeden bakarken artık derin bir kuyuya düşmüş olan Koch, dayanamayıp kendini hücresinde astı. Zorbaların, diktatör bozuntularının sonu hep bu şekilde olagelmiştir. Şuan dünyanın birçok yerinde, zorbaların elinde kan kusturulan insanlar var. Irkından, inancından, düşüncesinden veya siyasi tercihinden dolayı zindanlarda işkence gören, hayat hakkı tanınmayan, soykırıma maruz kalan milyonlarca insan…. Bir de bu acıları onlara çektiren, bunu yaparken de Koch gibi onları insan olarak görmeyen, belki zevk için, belki başındaki zorbalardan korktukları için, belki de bütün ruhunu saran kin duygusundan dolayı veyahut bir avuç dünyalık için yapıyorlardır. Ölümden sonrası hayata inançları vardır veya yoktur ama içlerindeki susturmuş oldukları vicdanları mutlaka bir gün onlara soracaktır; değer miydi?
Kaynak: Tarihi Değiştiren Kadınlar, Ali Çimen
Nasıl insanlık dışı olaylar tüyler ürpertici :(( değmezzzzz diye avazım çıktığı kadar bağırmak istedimmm